jump to navigation

Tekstil Sektörünün Genel Sorunları 16 Ocak 2012

Posted by Koray KARAMAN in Tekstil Sektörü.
add a comment

Tekstil sektörünün sorunlarının bir kısmı geneldir ve Türk Ekonomisinin tümünü ilgilendirmektedir. Bu endüstri kolunun sahip olduğu genel sorunlar su şekilde sıralanabilir;

• Bilinçsiz yapılan yatırımlar özellikle 1995 yılından sonra devlet yatırım teşviklerinin çarpıklığı ile birlikte tekstil sektöründe kapasite fazlalığına yol açmıştır.

• Yatırımların büyük çoğunluğunun yüksek faizli ve kısa vadeli borçlanma seklinde yönlendirilmesi işletmelerin mali yapılarını daha da bozmuştur.

• Kriz dönemlerinde plansız davranılarak yatırıma devam edilmesi sektörün genel yapısına zarar vermiştir.

• Sektördeki firmaların büyük çoğunluğunun KOBİ’lerden oluşuyor olması işletmelerin bozuk finansal yapılarının temel nedenini oluşturmaktadır.

• Öz kaynak yetersizliği ve Uzakdoğu rekabeti sektörü olumsuz etkilemektedir.

• Tekstil ürünleri ithalatının, yeterli yerli üretim ve aşırı kapasite fazlalığı olmasına rağmen büyük boyutlarda yapılıyor olması, özellikle hazır giyim sektörünün ihracat şansını azaltmaktadır.

• Tekstil mamullerinin maliyetlerinde doğrudan etkili olan hammadde, enerji ve işçiliğin yüksek olması dış ticaret için son derece önemlidir.

• Sektörde ciddi bir pazar problemi yaşanmaktadır. Dünyada tekstil ve konfeksiyon arzının artacağı ve hatta talepten fazla olacağı dikkate alınarak mal satabilmenin zorlaşacağı, pazarlamanın öneminin daha da artacağı sektör için sorun olarak mutlaka değerlendirilmelidir.

• Türkiye’ de tekstil endüstrisinin temeldeki en büyük sorunu Araştırma-Geliştirme eksikliğidir.

• Tekstil makinelerinin büyük oranda gelişmiş ülkeler tarafından üretiliyor olması ve tekstil üretiminde teknolojinin her geçen gün daha da yenilenerek üretim maliyeti içinde isçilik maliyetlerinin düşüyor olması ve miktar kısıtlamaları avantajının etkisiyle gelişmiş ülkelerin ciddi boyutlarda tekstil üretimi ve ihracatı devam etmektedir.

• Gelişmiş ülkelerin tekstil üretimi ve ticaretindeki etkinliği devam etmekte iken hazır giyim üretim ve ihracatı azalmakta, ithalat ise hızla artmaya devam etmektedir. Bu durum yapılabilecek olan yeni düzenlemelerle ülkemiz lehine çevrilebilecektir.

• Kaliteli üretim için gerekli olan işgücü verimliliği Türkiye’ de son derece düşüktür.

• Toplam tekstil ürünleri ihracatımızın 2/3’ ü tekstil makineleri ithalatı için döviz olarak yurtdışına geri ödenmektedir. Teknoloji üretmeyen bir ülke olduğumuz bu bağlamda asla unutulmamalıdır.

• Tekstil sektöründe vizyon ve strateji eksikliği vardır. Bu nedenle, sektördeki birçok işletme gelecekte ve AB kapsamında çalışmalarını hangi yöne çevireceği konusunda bilgisiz ve kararsızdır. Bu durum tekstil sektörünü AB sürecinde sorunlarla karşı karşıya bırakacaktır. Strateji konusunda ticaret ve sanayi odalarının teşvikleri gereklidir.

• Çin sektörünün aşırı, acımasız ve haksız rekabeti çok önemli bir sorundur. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde birçok işletme kapanacaktır.

• Yurtdışındaki rakiplere göre enerji, doğal gaz, vergi, sigorta gibi temel girdiler ülkemizde oldukça yüksektir.

• Diğer ihracatçılar gibi tekstilcilerde kur riski ile karşı karşıyadır. Kurlardaki düşüş ihracatçıların rekabet sansını azaltmaktadır.

• Tekstil sektörünün en önemli sorunlarından birisi de kayıt dışılıktır. Kayıt dışı çalışan tekstil işletmeleri rekabet ortamının bozulmasına, makine parkının bilinmemesine ve istihdam bilgilerinin yetersizliğine neden olmaktadır.

• Yetersiz bilgiler sektörle ilgili geleceğe ilişkin doğru tahminler yapılmasına olanak vermemektedir.

• Bu sektörde nitelikli eleman yetersizliği söz konusudur. Üniversite sanayi işbirliği gerçekleştirilememektedir.

• Sektörün diğer bir sorunu; tasarım yapamamak, marka olamamak ve moda yaratamamaktır.

• Tekstil firmaları çalışanlarına gereken yatırımı yapmamaktadır.

Türkiye’de Tekstil Sektörü 16 Ocak 2012

Posted by Koray KARAMAN in Tekstil Sektörü.
add a comment

Tekstil endüstrisi gerek istihdam gerekse üretim ve pazar imkanları açısından Türkiye’ nin ve Konya’nın en önemli sektörleri arasındadır. Tekstil sektörü elyaftan başlayarak iplik, dokuma, örme, boya-baskı gibi işlemleri kapsayan emek yoğun bir sektördür. Ekonomimizin itici ve lokomotif gücünü oluşturan toplam ihracatımızın, %40’ından fazlasını oluşturmaktadır.

Tekstil sanayi, ileri bilgi toplumu ülkelerde öncelikli sanayiler arasında yer almamaktadır. Bununla birlikte bu ülkeler; tekstil teknolojisi geliştirerek ve üreterek, özel koruma önlemleri alarak ayrıca makul faizli bol kredi imkanları, yüksek eğitim ve öğretim düzeyi ve de araştırma geliştirme çalışmaları ile kendi tekstil sanayilerine yıllardır uygun bir yapı sağlamaktan da geri kalmamışlardır. Türkiye’nin de hedefi AB sürecinde sanayileşmeyi tamamlayıp bilgi toplumuna geçmek olduğuna göre tekstil sanayimiz uzun vadede büyümesine devam edecek fakat lider sanayi olma niteliğini de zamanla kaybedecektir. AB üyesi, bugünün bilgi toplumu ve de yeni sanayileşmiş ülkeleri, sanayileşmeye tekstil ile başlamışlardır. Zaman içinde tekstil sanayi tekstil makineleri ve tekstil kimyasalları üretimine dönüşmüş, oradan da makine, elektrik-elektronik ve kimya sanayilerinde hızlı büyümeyle gerçek sanayi ülkeleri konumunu almışlardır. Bu anlamda öncelikle tekstil sektörünün eksiklikleri ve sorunları biran önce giderilmeli, sektöre ulusal ve yerel bazda sağlıklı bir yapı kazandırılmalıdır. Tekstil sektörü hem büyümeli hem de güçlenmelidir.

Türk tekstili 2002 yılındaki 9,2 milyar dolarlık ihracatı ile dünyanın en büyük 5. AB’nin 2.büyük tedarikçisi konumunda idi. Fakat 2005 yılında 1160 firmanın kapanması ile 151.000 çalışan işini kaybetmiştir. Yine aynı yıl, tekstil sektöründe 430 milyon dolarlık ihracat düşüşü yaşanmıştır. Kapanan 1160 firmanın 819’u İstanbul’da, 341’i Anadolu’da faaliyet gösteren firmalar idi.

Ülkemizde toplam maliyet içinde işgücü ve hammadde maliyetleri dünya standartlarının üzerindedir ve %84’lük bir paya sahiptir. Ülkemizin sorunu olan ve henüz aşamadığımız markalaşmayı gerçekleştirebilmek için büyük yatırımlar gerçekleştirmek gerekmektedir. Markalaşmak için belli bir süre karlılığı unutmak ve reklam giderlerine yüksek pay ayırmak gerekmektedir.

Tekstilde rakibimiz olan Çin’e karsı bizim sahip olduğumuz birçok avantajda söz konusudur. Örneğin bizim bir iletişim sorunumuz yok iken Çin’in diğer ülkelerle aşamadığı bir iletişim problemi vardır. Türk tekstil sektörü çok esnek ve hızlı çalışarak küçük parti mal yapabilmekte fakat Çin şimdilik sadece büyük parti çalışabilmektedir. İhracatımızın %75,5’i AB’ye yapılmaktadır. Bu ihracatta en büyük pay %26,5 ile Almanya’ya yapılmaktadır. Daha sonra sırayı %16,3 ile İngiltere, %7,4 ile Fransa, %6,6 ile Hollanda, %4,2 ile İtalya ve %4 ile İspanya almaktadır.

Dünyada Tekstil Sektörü 16 Ocak 2012

Posted by Koray KARAMAN in Tekstil Sektörü.
add a comment

Tekstil sektörü bütün dünyada sanayinin gelişmesinin itici gücü olmuştur. Genellikle bir ülkede sanayileşme ve sanayi toplumu haline gelme, tekstil sektörü ile gerçekleşmiştir.

Tekstil sektörü güç kaybetmeye başlayınca, marka yaratarak ve yaratılan bu markanın daha yüksek fiyatlarla satılması sağlanarak zararı en aza indirmek mümkün olmaktadır. Yani bir ülke tekstil sektörünü geride bırakırken dünya çapında modacılar ve marka bırakması gerekmektedir. Bunu en iyi gerçekleştiren ülkeler sırasıyla İngiltere, Fransa ve İtalya’dır.

Ülkemizde sağlıklı ve de gerekli bir fizibiliteye dayanmadan yapılan kapasite yatırımları iç ve dış talebi aşmış durumdadır. Bu nedenle iç ve dış piyasa faktörlerinde küçük bir dalgalanma ya da artan rekabet, fiyatları aşağı çekerek sektörü zarara uğratmaktadır. Dünyada tekstil sektöründe en fazla ithalat yapan ülke 80 milyar dolar ile Amerika Birleşik Devletleri’dir. Türkiye’nin bu 80 milyar dolarlık ithalattaki payı ise sadece %1,7’ dir.

Türkiye’de tekstil sektöründe gerçekleştirilen KDV indirimi AB tarafından olumlu karşılanmamıştır. Çünkü AB, sektörel teşviklere çok sınırlı izin vermektedir ya da hiç vermemektedir. AB mevzuatında teşvikler; çevre yatırımları, KOBİ’ler, istihdam, AR-GE ve gelişmişlik düzeyi az bölgeler başlıkları altında verilebilmektedir. Bazı durumlarda sektörü yeniden yapılandırma teşvikleri de söz konusu olabilmektedir. AB, uyum kapsamında verilen teşviklerin kaldırılması isteyebilir. Teşvikin kalkmaması halinde ise söz konusu sektörde AB’ye dönük ithalat durdurulabilmektedir. Batıda istihdam ve yatırım teşvikleri daha çok KOBİ’lere yönelik olarak verilmektedir. Burada amaç; sermayenin ve teşviklerin tabana yayılmasını sağlamaktır.

Tekstil Sektörüne Bakış 16 Ocak 2012

Posted by Koray KARAMAN in Tekstil Sektörü.
add a comment

İlk ipeğin milattan önce 3000 yılında Çin’de üretilmesiyle beraber belki de pahalı ve kaliteli tekstil ticaretinin ilk adımları atılmıştır. Bu pahalı ve kaliteli kumaş yüzyıllar boyunca Çin’den Avrupa’ya taşınmış ve nakliyesinde kullanılan yola kendi adını vermiştir. Çinliler uzun süre ipeğin nasıl üretildiğini yabancılardan saklamışlardır. Bu gizemden dolayı Romalı entelektüeller arasında vücutlarını saran bu yumuşak kumaşın, bazı yaprakların üzerindeki tüylerin suyun yardımıyla toplanarak yapıldığına dair hikâyeler dolaşmaktaydı. Yutian Kralı ile nişanlanmış genç bir Çin prensesi tacının arasına sakladığı ipek böceklerini Çin’den kaçırarak hem nişanlısının bu kumaşa karşı duyduğu duyguları tatmin etmiş hem de bu sırrı başka insanların bilgilerine de açmıştır. Çin’den başlayan ve Akdeniz’in doğu sahillerine kadar ulaşan 7000 kilometrelik yolun adıdır İpekyolu.

İnsanın toplum içinde statüsünü belli eden, yazın serin kışın sıcak tutan, bazen vücuduna sardığı, bazen de üzerinde yattığı bu bez parçasına verdiği önem yüzlerce yıl tacirleri binlerce kilometre yol kat etmeye zorlamış, bu uğurda tehlikeli yolculukları göze almasına neden olmuştur. O günden bu yana tekstilin önemi aynı kalırken, devenin yerine tırın geçmesi, klasik tezgâhların yerini de tam otomatik bilgisayarlı tezgâhların alması sonucu rekabetin boyutu başka alanlara kaymıştır.

Ülkemizin 1980’li yıllarda başladığı ekonomik hamlelerde tekstil öne çıkan sektör olmuş ve şu anda ihracatımızın lokomotifi haline gelmiştir. Sektör ufak dokuma atölyelerinden, ipliği dokuyup kumaş yapan, boyayan ve daha sonrada elbise haline getiren entegre tesislere sahip hale gelmiştir.

Türk tekstili makul fiyatı ve iyi kalitesiyle dünyanın en ünlü markalarına iş yapar hale gelmiştir. Bazı ülkelerin ülkemiz mallarına koydukları kotalar da bunun en güzel kanıtıdır. Avrupa’nın ya da Amerika’nın en pahalı mağazalarından aldığınız bir elbisenin etiketinde Made in Turkey yazısı görmek artık olağan bir hale gelmiş, buna şahit olanlar heyecanla tanıdıklarına anlatmaktan vazgeçmişlerdir.

Sektörün uygun maliyette kaliteli mal üretebilmesine karşılık uzun vadede bazı dezavantajları olduğundan bahsedilebilir. En büyük dezavantajı ise genel olarak baktığımızda markalaşma sorunudur. Biz istediğimiz kadar Nike’ a fason mal üretelim kendi markamızı oluşturmadığımız sürece giderek artan rekabet ortamına karşı koymamız güçleşecektir. Tüketicinin aynı kalitede olan bir malı diğerinden 3-4 kat para vererek almasının tek sebebi marka ve bu markayı giymenin ya da kullanmanın getirdiği imaj dolayısıyladır. 25 dolara satılan bir markayı 3 dolara fason yapmak şu an kar marjları uygun olduğu müddetçe cezbedici olabilir fakat bunu 2 dolara imal eden birisi çıkınca ne olacak sorusunun cevabını şimdiden düşünmek zorundayız. Çin sessiz sedasız değil büyük bir gürültüyle bağıra bağıra gelmektedir. Türkiye’de hazırlıksız yakalanan bazı sektörler Çin malları yüzünden sıkıntıya girmişlerdir. Birkaç sene içerisinde de tekstil sektörünü sıkıntıya sokacağı söylenmektedir. Beymen, Vakko gibi firmalar bu konuda yurtiçinde büyük başarı yakalamışlardır. Fakat küresel olarak düşündüğümüzde bunun Türkiye sınırları içerisinde birkaç firmayla sınırlı kalması pek fazla bir şey ifade etmemektedir.

Yıllık olarak ihracatımıza baktığımızda aşağıdaki tabloyu görmekteyiz;
1996 yılında yaklaşık olarak 8.800.000 dolar olan hazır giyim ve dokumadan oluşan tekstil ihracatı 2003 yılında 15.500.000 dolara ulaşmıştır. Geçen süre zarfında dokumacılık ürünleri ihracatı %93 artarken hazır giyim sektöründeki artış ise %63 olmuştur. 2003 yılındaki sektörün genel olarak artışı bir önceki yıla göre %23 olmuştur.

Firma sahiplerimiz artık Türkiye’de alışagelmiş olan iş tarzı ilişkilerinin, elma gösterip armut gönderme şeklindeki tamamen yerli teknolojiyle üretilmiş stratejilerin uluslararası piyasalarda pek bir fayda sağlamadığının farkına varmış durumdadırlar. Yıllık 20-30 milyar dolarlara ulaştığı söylenen bavul turizmi ile Laleli piyasasının durgunlaşması bazı hatalarımızı görmede bize pahalı bir ders olmuştur. Artık profesyonel olarak düşünen, makinanın yanında insana da yatırım yapan firmalar uluslararası piyasalarda söz sahibi olmaya başlamışlardır.